Gümüşyaka’nın Kısa Tarihçesi

İstanbul’un kuruluşundan çok önceleri Marmara’nın bu kıyısında, Silivri, Gümüşyaka ve Marmara Ereğlisi önemli birer yerleşim merkezleri idi. Buranın ilk ismi Herakliapolis idi, zamanla bu isim Heraklia, Eraklia ve sonunda Ereğli olmuştur. Bugünkü Marmara Ereğlisi’nin ismi ise Perintos idi. Selimbria ve Perintos arasında kalan bu yerleşim yeri, bu iki çok önemli şehir arasında sıkışıp kalmış olması, gelişmesine mani ve hatta zamanla erimesine sebep olmuştur. Bu yer 1850 yılları nekadar köy olarak kalabilmiş bu yıldan sonra buranın yerli halkı Rumlar buradan ayrılınca 26.000 dönümlük köy arazisi şahısların eline geçerek çiftlik olmuş, o zamanlar buraya Eski Ereğli Çiftliği denilirmiş, daha sonraları Şakir Bey Çiftliği olarak isimlendirilmiş olup Çorlu’ya bağlı idi. Bu çiftlik bir zaman sonra varislerden Belkıs Hanımın eline geçmiş.
Sonuç olarak, daha önce, mübadelede gelen Yunanistan’ın aynı yöresi halkından olup Silivri, Çatalca ve Kırklareli’nde oturan bir kısım göçmen vatandaş birleşerek Belkıs Hanım’a ait bu çiftlik arazisini, Belkıs Hanım’dan köy kurmak şartı ile 1938 yılında, 52.000 TL’na satın alınarak Eski Ereğli köyünü kurdular. Köye 1963 yılında Gümüşyaka ismi verildi, 1970 yılında da Silivri’ye bağlandı. Kasaba halkının çoğunluğu, Patriyot denilen Yunanistan, az bir kısmı Bulgaristan göçmeni ve Anadolu’dan gelenlerdir.
Kasabanın nüfusu son yıllarda süratle arttı, sahil şeridinin güzelliği sayesinde çok çabuk gelişti, plajlar, yazlık siteler ve çay bahçeleri her tarafı kapladı, bugün kıyıda hiç boş yer kalmadı.
Köyde tarihi eser olarak pek bir şeye rastlanılmaz, bunlar ya çalınmış ya da bilgisizlik sonucu tahrip edilmiştir. Köyün alt tarafındaki incirli Çeşme’nin yalağı, bir vali veya generalin lahitidir, daha aşağıda Kaz limanında, deniz içinde, iskeleye ait birkaç taş parçası ile doğuya bakan bir kapıya ait olduğu sanılan temel artıklarına rastlanır.
Kasabanın nüfusu yaz aylarında çok artmaktadır. Halkın başlıca gelir kaynağı tarım, hayvancılık, nakliyecilik ve ticarettir. Son yıllarda, sahildeki arazilerin parsellenip satılarak yerleşime açılması tarım alanını ve otlakları daralttığından halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktan uzaklaşmaktadır.
Kasabada esnafın dağılımı 1990 yılına göre şu şekildedir: 9 bakkal, 7 kahvehane, 4 berber, 1 lokanta, 2 terzi, 5 elektrik tesisatçısı, 2 oto tamircisi, 1 kaportacı, 3 soğuk demirci, 5 marangoz, 2 mobilyacı, 3 mermer işleyenler, 2 zahireci, 3 kasap, 2 fırın, 3 akaryakıt bayii ile sezonluk işyerleri, emlakçılar, inşaat malzemeleri satıcıları, nakliyecilik, kum ve çakıl ticareti yapan işyerleri bulunmaktadır.
Kasabanın iklimi, kış ayları soğuk fakat fazla sert geçmez, burada Akdeniz iklimi hüküm sürer, rüzgarlar genel olarak lodos, poyraz ve karayeldendir. Bahar ayları kısa sürer, yaz ayları sonbahara kadar bol rüzgarlı geçer.
Bugüne kadar gelen bazı söylentilere göre 1850’lere kadar gelen bu köyün o yıllarda bir salgın hastalık sebebiyle terk edildiği, ikinci bir söylentiye göre, İstanbul-Tekirdağ arasında devlet hazinesinin parası nakledilirken bu köyün bulunduğu kısımda gasledilmesine kızan hükümetin bu köyü denizden topa tutması sebebiyle köy ortadan kalkmış, bir müddet sonra da arazi çiftlik olarak şahıslara verilmiş veya satılmıştır.